sigorta acentesi olup şirkete haber vermeden bomba imha ekibine ferdi kaza sigortası yapabilen sopalık örnekleri de mevcut kişi ya da kurumlardır.
`türk sigorta sektörü`nün en büyük sorunlarından biri acentelerin yeterli eğitime sahip olmaması, yeterli eğitime sahip olanların da bu eğitimlerini kullanabilecekleri bir ortamın olmamasıdır. şöyle ki; sektörde fiyat, talebi % 90 oranında belirlediği için acentenin ehil olup olmamasının pek bir önemi kalmıyor. bir şirket 1.000 lira diğer şirket 900 lira ise genelde acentenin ağzından bal da damlasa, sigortalıyı tüm risklere ve teminatların detaylarına kadar bilgi sahibi yapsa bile sigortalı 900 lira veren şirketin acentesini tercih ediyor.
'kazanabilen' bir acente olabilmek için siyasi gruplardan birisine ya da bir cemaate yakın olmanız gerekiyor. ayrıca polis, eksper, tamirci gibi sigorta ile ilgili aktörleri de (bu artislikleri için en uygun kelime aktör sanırım) ve saireyi de 'yakından' tanımanız gerekiyor. doğru yoldan gidersen çok zor. maalesef ki bunlar gerçekler. bir de şu var. türkiye de bir mercedes araba alabilecek herkes kendini bir bok zannettiği için (sözüm meclisten dışarı, biliyorum ben aslında hepiniz meleksiniz) iş sahibi olan, biraz parası olan herkes zor duruma düştüğünde kanunları hiçe sayabiliyor. adam alkollü kaza yapmıştır acenteye baskı yapar "bana polis ayarla, eksperi ayarlayacaksın" diye. sorun bu kanunsuzluğu talep edende, talebi kabul edende ve uygulamayı yapanda fakat bir gerçek var ki; maalesef cebi üç-beş para gören adam kanunsuzluğu çok kolay kabul edebiliyor. hatta kanunsuzluğu hakkı gibi inatla savunabiliyor.
mesela kamu kurum ve kuruluşlarının sigorta ihalelerini alacaksın. içeriyi iyi bilmen gerekiyor. içeri de senin kartvizitini okuyabilecek kadar hipermetrop olmaması gerekiyor. sektörde o kadar çok 'sadece bir kurumun sigorta işlerini yapmak için' kurulmuş, başka kimsenin sigorta işini yapamayan, 'kurum kenesi' diye niteleyebileceğim acente var ki, tahmin bile edemezsiniz. hatta biraz abartı olacak ama "şurası mı? ha oranın acentesi x bey, her sene o acente kazanıyor" diyebiliriz. bu x beyde öyle bir keramet vardır ki her sene şirket değiştirir ama hep işi o alır. (şirket değiştirme sebebini söyleyeyim genelde kamu kurumları sigortalarında şirketler çok ucuz fiyat verdikleri için genelde zarar ederler. mesela 100 lira alır 150 lira öder. bir sonraki sene o işe girmez. diyeceksin ki "neden?" diyeceğim ki "tecrübesiz yöneticiler") ha buraya kadar çok genelleme yaptık. tamam hepsi bu şekilde değil fakat ben genellemenin dayanılmaz hafifliğine dayanarak konuşuyorum.
iş dünyasında iş yapabilmek için cemaatler, büyük spor klüpleri ya da dini ya da yerel gruplara yakın olmak gerekiyor. cemaat yakınlığı neredeyse % 100 sonuç veriyor. diğer yakınlıklar şansınızı artırıyor. mesela dönemine göre, iktidardaki siyasi partiye yakın cemaatler çok iş yapar.
daha yazsak sabaha kadar gider ama acente olmak gerçekten ama gerçekten zor iş.
insan bazen "herşeyi bıraksınlar gidip simit satsınlar" diyor.
der demez de şu anekdot aklına geliyor: "bir acente yakınım iş yapamamaktan bunalıp 'ekmeğimi taştan çıkartırım, simit satacağım' nidaları ile işi bıraktı. eline simit tenekesini alıp şehrin işlek bir yerine gitti. o gün simitçi mafyasından dayak yedi. bir kaç ay boyunca herhangi bir yerde tutunamadı. ve mutlu son: uzun bir aradan sonra başka bir acentenin yanında işe girdi."
`türk sigorta sektörü`nün en büyük sorunlarından biri acentelerin yeterli eğitime sahip olmaması, yeterli eğitime sahip olanların da bu eğitimlerini kullanabilecekleri bir ortamın olmamasıdır. şöyle ki; sektörde fiyat, talebi % 90 oranında belirlediği için acentenin ehil olup olmamasının pek bir önemi kalmıyor. bir şirket 1.000 lira diğer şirket 900 lira ise genelde acentenin ağzından bal da damlasa, sigortalıyı tüm risklere ve teminatların detaylarına kadar bilgi sahibi yapsa bile sigortalı 900 lira veren şirketin acentesini tercih ediyor.
'kazanabilen' bir acente olabilmek için siyasi gruplardan birisine ya da bir cemaate yakın olmanız gerekiyor. ayrıca polis, eksper, tamirci gibi sigorta ile ilgili aktörleri de (bu artislikleri için en uygun kelime aktör sanırım) ve saireyi de 'yakından' tanımanız gerekiyor. doğru yoldan gidersen çok zor. maalesef ki bunlar gerçekler. bir de şu var. türkiye de bir mercedes araba alabilecek herkes kendini bir bok zannettiği için (sözüm meclisten dışarı, biliyorum ben aslında hepiniz meleksiniz) iş sahibi olan, biraz parası olan herkes zor duruma düştüğünde kanunları hiçe sayabiliyor. adam alkollü kaza yapmıştır acenteye baskı yapar "bana polis ayarla, eksperi ayarlayacaksın" diye. sorun bu kanunsuzluğu talep edende, talebi kabul edende ve uygulamayı yapanda fakat bir gerçek var ki; maalesef cebi üç-beş para gören adam kanunsuzluğu çok kolay kabul edebiliyor. hatta kanunsuzluğu hakkı gibi inatla savunabiliyor.
mesela kamu kurum ve kuruluşlarının sigorta ihalelerini alacaksın. içeriyi iyi bilmen gerekiyor. içeri de senin kartvizitini okuyabilecek kadar hipermetrop olmaması gerekiyor. sektörde o kadar çok 'sadece bir kurumun sigorta işlerini yapmak için' kurulmuş, başka kimsenin sigorta işini yapamayan, 'kurum kenesi' diye niteleyebileceğim acente var ki, tahmin bile edemezsiniz. hatta biraz abartı olacak ama "şurası mı? ha oranın acentesi x bey, her sene o acente kazanıyor" diyebiliriz. bu x beyde öyle bir keramet vardır ki her sene şirket değiştirir ama hep işi o alır. (şirket değiştirme sebebini söyleyeyim genelde kamu kurumları sigortalarında şirketler çok ucuz fiyat verdikleri için genelde zarar ederler. mesela 100 lira alır 150 lira öder. bir sonraki sene o işe girmez. diyeceksin ki "neden?" diyeceğim ki "tecrübesiz yöneticiler") ha buraya kadar çok genelleme yaptık. tamam hepsi bu şekilde değil fakat ben genellemenin dayanılmaz hafifliğine dayanarak konuşuyorum.
iş dünyasında iş yapabilmek için cemaatler, büyük spor klüpleri ya da dini ya da yerel gruplara yakın olmak gerekiyor. cemaat yakınlığı neredeyse % 100 sonuç veriyor. diğer yakınlıklar şansınızı artırıyor. mesela dönemine göre, iktidardaki siyasi partiye yakın cemaatler çok iş yapar.
daha yazsak sabaha kadar gider ama acente olmak gerçekten ama gerçekten zor iş.
insan bazen "herşeyi bıraksınlar gidip simit satsınlar" diyor.
der demez de şu anekdot aklına geliyor: "bir acente yakınım iş yapamamaktan bunalıp 'ekmeğimi taştan çıkartırım, simit satacağım' nidaları ile işi bıraktı. eline simit tenekesini alıp şehrin işlek bir yerine gitti. o gün simitçi mafyasından dayak yedi. bir kaç ay boyunca herhangi bir yerde tutunamadı. ve mutlu son: uzun bir aradan sonra başka bir acentenin yanında işe girdi."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder